12 Şubat 2011 Cumartesi

mor iğne.

geçen çengelköy çınaraltı'nda çay, tütün eşliğinde bir arkadaşımla sohbet ediyorum, tez konumdan uzaklaştım, heyecanlanmıyorum artık derken birden ya neden sokak sanatı-feminizm çalışmıyorum'a geldik ki, bir heyecan bastı ki aman ne ala. -sokak sanatı ve toplumsal hareketler çalışacaktım esasen amma hayatıma bakınca kadınlarla ilgili bi şey çalışmalıyım ben diyordum, şimci aklıma açılan sokak sanatı ve feminizm alanı şahane oldu.

sohbet muhabbet derken bir ara tuvalete gittim, çınaraltı'nda tuvalet kahvenin içinde değil, yanında, gece geç olmuş, doğru düzgün insan yok oralarda da tuvaletin kapısındaki adamın masasına 1 lirayı koyup giriyorum, adam masasında değil, yan tarafta ama tam ben girecekken görüyor beni. ve derken, ben tuvaletteyken birden kapı açılıyor ve tuvalet kapısının altından yerleri temizlemeye girdiğini görmemle bir kalbim çarpmaya başlıyor; ne bu şimdi, görmedi mi yani içeri girdiğimi, saldırırsa ne yapıcam.... tanrım! bu düşünceler hızla beynimde dolanırken dolu! diye sesleniyorum adama bir yandan üzerimde saldırırsa ne yapmalıyım diye geçiyor aklımdan. üzerimde bir şeyler arıyorum ki, hiç adetim olmadığı üzere hiç bir şey bulamıyorum lakiin birden montuma geçirdiğim mor iğne ilişiyor gözüme, montumdan çıkarıp silahımmışcasına elime alarak bir şey olursa saplamaya hazır halde, kapıyı yavaşça açıyorum. kimseler yok neyse ki.

lakin arkadaşımın yanına dönerken nasıl bir şey bu lanet olasıca hal diyorum. yoktan değil elbet, ki o adam niye girdi ben tuvaletteyken, nasıl bir mantık bu bilmiyorum ama çaresiz hissediyorum bir yandan kendimi, bir yandan mor iğneme gülümsüyerek güç topluyor, mor iğne kampanyasını yapan kadınlara içimden sevgilerimi yolluyorum.

mor iğne ne ola diyenler için;



ps.: evet tabi her durumda iğnem yeterli gelmez, farkındayım, bir küçük biber gazıyla süsleyecem yakında çantamı.

1 yorum: