5 Şubat 2011 Cumartesi

yaban-cı-laş-ma

Sistemden kaynaklı bir yabancılaşma zaten hali hazırda hap gibi yuttuğumuz ve sonra da kusmaya çalıştığımız bir noktada bence de. Ama daha içsel bir yerden nasıl okuyabiliriz yabancılaşmayı? Bana kalırsa yabancılaşmadan kurtulabileceğimiz bir durum oluşmayacaktır çünkü en başta yansımalarımızı görüyor, onlara bakıyoruz. Toplumsal süreç içerisinde bir çok kodlarımız var ve bize durmamız gerektiğini, susmamız gerektiğini, öpmemiz gerektiğini, dokunmamız gerektiğini aslında fısıldıyor sürekli. Yani bir biçimde hiç bir zaman öyle içimizden geldiği gibi davranma ve yaşama durumumuz oluşmayabiliyor. Ve bunun kendisi bir yabancı olma halini yaratıyor; durmak! Sevişirken duruyoruz, konuşurken ve yürürken. Bir ara mutlaka duruyor ve bakıyoruz ve şöyle şeyler geçiyor aklımızdan: "Şimdi ne yapmalıyım?", "Ne demeliyim?"... Günlük hayatın içinde sürekli zihinde yansıması olan bu sorular farkında olmadan içsel yabancı olma halini yaratıyor bence.

Bedene yabancı olma halinin bence en az iki boyutu var; içsel ve dışsal.

İnsanların söyledikleri, yaptıkları hele konu bedenimiz olduğunda bizi farkında olarak ya da olmayarak etkiliyor ve kendimize biz de dışardan bakmayı öğreniyoruz. Yani birisi kalçamız için bir laf söylediğinde o an gözlerimiz bedenimizden fırlayıp kalçamıza bakmaya çalışıyor ve söyleneni anlamaya çalışıyor ve hatta bu içselleştirmenin de başlangıcı oluyor. Yine başka bir açıdan örneğin sevişirken karşınızdaki kişinin nerenize dokunduğu, ne için iltifatlarda bulunduğu ve ne zaman yüzünde hoşnutsuz bir ifade oluşuna göre -ki bunların hepsini önemsiyoruz ve bizi doğrudan etkiliyor- bedenimizle olan bağlantımız kopabiliyor. Çünkü dış aktörler bedenimiz ile aramıza girmiş bulunuyorlar. Bunun önüne geçilebilir çok da net bir çözüm olabileceğini sanmıyorum, çünkü dışarısı bizim oyun parkımız ve orda olmak istiyoruz, yabancılaşsak da...

İçsel durum ise asıl üzerine kafa yorabileceğimiz geniş bir alan tanıyor bence. Çünkü bize ait ve bizden kaynaklı. Aynada yansımamıza baktığımızda, gözlerimizi kapatıp bedenimize dokunduğumuzda bir kırılma anı yaşanıyor bence. Lisedeyken, 18inde bir kadın kendi bedenine hiç dokunmadığını, bunun günah olduğunu söylediğinde donup kalmıştım. Hazlarını bilmeyen, kendine dokunmayı bırak mümkün derecede bedenine bakmayan kadınlar... Bu yabancılaşmanın nedenleri dışardan denilebilir fakat sonraki süreci bence tamamen içsel bir hal alıyor. Ya da örneğin benm küçük göğüslerim var hatta yok denecek kadar azlar :) bedenimi seven de biriyim fakat bazen bir kadın karşıma dikilip göğüslerin de yokmuş dediğinde o dışsal yabancılaşmayı yaşıyor ve akabinde kendimle kaldığım zamanlarda bunun üzerine düşünüp kendime bakıyorum ve bedenime yabancılaşabiliyorum. sanki baktığım ya da dokunduğum ben değilim gibi...

Lafı da çok uzattım belki :) uzun zamandan beri yazmaya fırsat bulamıyorum, yazayım istedim :)

yazdıklarımda bir iddia olmadığını belirtmek isterim, sadece aklıma gelenler bunlar...

p.k.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder